Almanlar, saygın bir futbol mirasına sahip olan bir ülke ve ev sahibi olarak turnuvada yer alıyorlar. Ayrıca harika bir oyuncu topluluğuna ve tartışmasız turnuvanın en yetenekli teknik direktörüne sahipler. Dört kez dünya şampiyonu (ayrıca dört kez ikincisi) ve üç kez Avrupa şampiyonu (yine üç kez ikincisi) bir takımdan bahsediyoruz. Almanya'nın sevilmeyecek nesi var? 2014 Dünya Kupası'nda Joachim Low’ün onları zafere taşımasından bu yana neredeyse on yıl geçti. Böylece öngörülen hakimiyet dönemi devam etmedi. Bu yüzden kendi evlerinde oynadığı bu turnuvada eski görkemli günlerine dönmek isteyeceklerdir.
Euro 2016'da ev sahibi Fransa'ya karşı alınan yarı final mağlubiyetini es geçebiliriz. 2018 ve 2022 Dünya Kupalarında grup aşamalarında turnuvaya veda ettiler. Euro 2020’de de İngiltere’ye son 16 turunda kaybettiler. Gerçekten Almanya için inanılması zor bir karne. Low'un yerine Hans Flick getirildi. Kendisi, Bayern Münih'i 2020'de Şampiyonlar Ligi zaferine taşırken sergilediği hakimiyeti gösteremedi. Flick, Japonya'ya karşı dostluk karşılaşmasında alınan 4-1'lik yenilginin bedelini işiyle ödedi. Julian Nagelsmann da Allianz Arena yedek kulübesinden milli takım merkezine benzer bir yolculuk yaptı. Kasım ayında oynadıkları hazırlık maçlarında, Türkiye ve Avusturya'ya karşı arka arkaya alınan mağlubiyetler devam eden sorunları göstermeye devam etti. Ancak Nagelsmann kendine özgü stratejileriyle damga vurmaya devam ediyor. (sol bekte Kai Havertz’i denemek gibi)
Almanya'nın geleceğini beğenmek için hala pek çok nedenimiz var. Çıkış yapmayı başaran süperstar Jamal Musiala, adeta gençleşen Leroy Sane ve Bayer Leverkusen’in yükselen yıldızı Florian Wirtz ile birlikte turnuvada iz bırakabilirler. Ancak Nagelsmann'ın karmaşık fikirlerini sınırlı bir süre içinde iyi bir şekilde hayata geçiremezlerse, herhangi bir aksilik durumunda acı verici yeni hatırlarla karşılaşabilirler.